11 Ekim 2008 Cumartesi

Kitap Özeti - Karakter Aşınması -

KARAKTER AŞINMASI (ÖZET)
Mustafa Sinan Alptimur



GİRİŞ
“Karakter Aşınması” kitabı Richard Sennett’in yeni kapitalizmde işin kişilik, yaşayış üzerindeki etkilerini belgelerle, örnek olaylarla irdeleyen bir çalışmadır. Kitabın ana başlıklarına baktığımızda hiç de yabancı olmadığımız “kapitalizm” olguları ile karşılaşmaktayız. Yazar, bu başlıklar altında eski kapitalizmden yeni (çağdaş) kapitalizme geçişi; bu geçiş sürecinde yapılan işin işleyişindeki değişim ve iş hiyerarşisinde çalışan bireylerin işe bakış açıları, çalışma koşulları, yaptıkları iş ve sosyal hayatlarındaki değişim somut, mesleki örneklerle açıklanmıştır. Yazar, gelişen kapitalizmin sonucunda, modelize edilmiş iş ve işçi örgütlenmelerinin, özellikle, yirminci yüzyılda küreselleşme olgusundan nasıl etkilendiğini ve bu modellerin aksayan yönlerini karşılaştırmalı bir biçimde irdelemiştir. Kapitalizm işleyişinde çalışan insanların çalışma şartlarının, teknolojinin ve iş anlayışının değiştikçe, bu değişimler karşısında nasıl çaresiz kaldığını, kısa vade olgusu karşısında, kendini yeniden yetiştirememenin çaresizliğini hissettiğini görmekteyiz. Bu teknolojik değişimler ve kısa vadede “işin” yerini alan “projelere” yönelme sonucunda, çalışan bireylere daha az ihtiyaç kalmış, ayrıca proje bittikten sonra işten çıkarılma tehdidi altında olan çalışanların kişilik değişimleri (durumu kabullenmeleri) örneklerle incelenmiştir. Ayrıca teknolojik gelişmelerin; yapılan iş üzerindeki fevkalade verim artışı, çalışan bireylerin teknolojik değişime ayak uydurmaları gibi olumlu yönleri; işi tam olarak öğrenememe, güven duygusunun ortadan kalkması gibi uzun vadeli olumsuz yönleri üzerinde durulmuştur.

“Karakter Aşınması” , yirminci yüzyılda, kapitalizm anlayışının gelişmesi sonucunda iş sürecindeki değişimlerini ve çalışanların kişilik değişimlerini etkin bir biçimde, veriler ve somut olaylarla açıklamada başarılı olduğu kanısındayım. Ancak örnek olayların yetersiz olduğunu ve bu durumun, ortaya konan verilerle desteklendiğini düşünmekteyim. Örnek olayların bilindik olması anlatımı daha akıcı bir hale getirmiştir.

ÖZET OLARAK
Richard Sennett, kitaba bir ailenin yaşantısını ve sonraki nesile geçişte nasıl bir değişime uğradığını anlatmıştır. Bu aileni kahramanları Baba Enrico ve Oğul Rico’dur. Enrico aynı zamanda yazarın yakın arkadaşıdır. Enrico, Amerika’da ailesi ile bir banliyöde kıt kanaat yaşayan; düşük gelir düzeyinde, ırk ayırımı yapan, vasıfsız ve rutin işlerde çalışan bir insandır. Her ne kadar vasıfsız bir işçi de olsa kazandığı paraya şükreder ve oğlu Rico’nun başarılı, üst sınıftan bir insan olabilmesi için çaba sarfeder. Rico ise küçükken başarılı bir sporcudur. Babası ondan çok şey beklemektedir.
Yazar, yıllar sonra uçak seyahatinde Rico’yu görür, tanır ve uçakta onun yanına oturur. Yazar Rico’nun hangi şartlarda yetiştiğini bilmektedir ve onun bugün nerelere geldiğini merak etmektedir. Yazar, Rico ile yaptığı sohbette onun iyi bir üniversite eğitiminden sonra iy bir iş sahibi olduğunu, hatta gelir düzeyi olarak çok iyi yerlerde çalıştığını öğrenir. Ayrıca Rico evlenmiştir ve çocuk sahibi olmuştur. Rico, çalıştığı işler itibarıyla ailesine vakit ayıramamakta, yaptığı işlerin niteliği açısından sürekli gezmektedir. Bu sürekli gezmeler sonucunda yaptığı işle ilgili adaptasyon sorunu yaşadığını öğrenmekteyiz. Ücretinin iyi olmasına karşın yaptığı işlerin kısa “projeler” olmasından ötürü, çalıştığı işte hiçbir garantisi yok, ayrıca ortaya çıkan yenilikler ve yaşlanması sonucunda işsizliğe mahkum olacağının farkındadır. Rico’nun çalıştığı ortamın özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:
• Yapılan işte uzun vade diye bir şey yok
• Kurumsal iletişim network sistemiyle sağlanmaktadır
• Şirket ve çalışan arasında zayıf bağlar vardır
• Çalışanların sabit bir görevi yoktur
• Yapılan işler kısa süreli, risk üstlenilmesi gereken işlerdir
• Takım çalışmasına yatkın işlerdir.
Görüldüğü üzere Rico’nun çalıştığı işlerde uzun vade kavramının, sabit bir görevin olmaması, iletişim hiyerarşisinin olmaması (network sisteminin varlığı) bazı olumlu ve olumsuz sonuçları beraberinde getirmiştir. İşlerin kısa süreli olması şirket verimliliğinin artmasına ancak çalışanın işe bağlılığının azalmasına yol açmaktadır. Aynı zamanda network sistemi ise hiyerarşi sistemine göre daha esnek ve iletişimde daha etkin bir yöntemdir. Ancak network sisteminde bireyler birbirini göremediği için bireyler arasında sürekli bir güven söz konusu değildir. Zaten güven de oluşması itibari ile uzun dönemde gerçekleşir ve cemaatçilik hareketinin bir olgusudur. Network sistemi parçalı bir yapıya sahiptir; bu özellik sisteme kolayca müdahale edilmesini sağlar. Network sistemi kullanılarak iş sürecinde yapılan her şeyi görebiliriz ve yapılan işi analiz edebiliriz.
Çalışanların sabit bir görevinin olmaması esnek işgücünün oluşturulmaya başlandığını göstermektedir. Bir anlamda rutinden kaçıştır bu. Çünkü bir insan aynı iş üzerinde sürekli olarak çalışırsa, kendi çabası üzerindeki kontrolü bir süre sonra yitirmektedir. Çalışma zamanı üzerindeki kontrolün yitirilmesi “insanın zihnen öldüğü” anlamına gelir. Burada esneklik kavramından anlayacağımız şey “rutinin esnekleştirilmesidir”. Rutini, Willow Run tesislerinde yapılan bir inceleme ile açıklayabiliriz: Burada araba yapıma için gerekli olan tüm materyaller aynı çatı altında toplanmış ve burada yapılan iş “son derece disiplinli bir analist ve yönetici bürokrasisi tarafından” yönetiliyordu. Bu fabrika 3 temel kurala göre işliyordu:
• Büyüklük mantığı: üretimi tek çatı altında yapılması maliyeti azaltır ve üretim süresini kısaltır.
• Hiyerarşi mantığı: Üretim hattında çalışanlar ile beyaz yakalılar arasında ciddi bir hiyerarşi vardır.
• Metrik zaman mantığı: Burada ise çalışanların çalışma süreleri dakika dakika saptanmakta, bugünden emekli olacağı günün bile belirlenmesidir. Maaşlar çalışma saatlerine göre incelikle ayarlanmaktadır.
Bu fabrikada herkes kendi işinde uzmanlaşmıştır ve her gün aynı işi yapmaktadır. Bu da zaman içerisinde rutine doğru gitmektedir. Rutinin insanın karakterini pasifize ettiğini söylemiştik. Ancak “rutin” insan doğası bakımından kaçınılmaz bir olgudur. Bu yüzden rutinin ortadan kaldırılması değil de rutinin esnekleştirilmesine gidilmiştir. Esneklik anlayışı aşağıdaki üç faktörü bünyesinde barındırır:
• Kurumların kökten dönüşümü: Şirketlerin maliyetlerini düşürmek için içinde bulundukları durumu gözden geçirmeleri, diğer bir ifade ile teknolojinin gelişmesi ile şirketlerin yeniden tasarlanması veya yeniden yapılanmasıdır. Yeniden tasarlanma sürecinde işten çıkarmalar meydana gelmektedir. Yeniden yapılanma ile ise az malzeme ile çok iş yapılmaktadır. Böylece yeniliklere ayak uydurularak çalışma ortamının esnekleştirilmesi, yeniliklere uyum sürecinin hızlanması sağlanmaktadır.
• Üretimde esnek uzmanlaşma: Teknolojiye kısa sürede ayak uydurmak ve bunu üretime yansıtmak.
• İktidarın merkezileşme olmaksızın yoğunlaşması: Burada merkezsizleşme ve bürokratiksizleşme savunulmaktadır. Yani çalışanlar arasında bu engellerin kaldırılması yönetimde esnekliği oluşturacağı savunulmaktadır.
Bu üç öğenin bir araya geldiğini anlayabilmemiz için şirketin “zaman organizasyonuna” bakmamız gereklidir. Günümüzde esnek-zaman adı verilen değişken zaman çizelgeleriyle bu konu üzerinde denemeler yapılıyor. Esnek zaman kavramı part-time sistemi gibidir. İşçilerin denetlenmesi bu sistemde zordur. Bu yüzden şirket, büro dışında çalışanların çalışmalarını düzenlemek için bir takım düzenlemeler getirmiştir. Bu düzenlemeler network sisteminin kendisidir. Yazar, esnekliğin bir düzensizlik yaratacağını ve çalışanları sınırlamalardan kurtaramayacağını savunmuştur. Çünkü esnek-zaman sisteminde büro dışında çalışanlar network sistemiyle denetim ve gözetim altındadırlar.
Teknolojinin iş üzerindeki etkilerini açıklamada yazar “fırın” örneğini kullanmıştır. Söz konusu fırın iki farklı zamanda incelenmiştir. Fırın ilk kurulduğu zaman işçiler Yunan’dır ve ekmeği her aşamada elleri ile üretip pişirmektedirler. Ekmeği güzel bir biçimde üretip Yunanlıların güzel ekmek yapabildiğine herkesi inandırma gibi bir çabaları vardır. Ancak aradan zaman geçtikten sonra Yunan işçiler yerine farklı ülkelerden, kültürden insanlar bu fırında çalışmaya başlamışlardır ve ekmeğin üretimini ise gelişen teknoloji sayesinde baştan sona bilgisayarlı makineler yapmaktadır. İşçinin buradaki görevi yapılacak ekmeğin niteliğini, pişme süresini, vb. bilgisayar ortamında belirlemek ve düğmeye basmaktır. Bu gelişmenin olumlu yanı: üretim ve üretimdeki çeşitlilik artmıştır. Ancak üretim hataları artmış, bir maliyet haline gelmiştir. Ayrıca makinelerin bozulduğunu varsayarsak üretim sürecini kimse bilmediği için üretim makinelerin tamir edildiği zamana kadar duracaktır. Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise; artık burada çalışan işçilerin buraya bağımlı olmadıklarını ve yarın buradan ayrıldıktan sonra başka bir işi yapabileceklerini bilmeleridir. Burada üretimde kısa dönem mantığını görmekteyiz.
Yazar, risk faktörünün ve iş etiği kavramının açıklanmasında ise başka bir örneğe değinmiştir: Rose’un kurmuş olduğu Trout Bar…Rose genç yaşta bir şapka imalatçısıyla evlenmiş ve kısa zaman sonra eşini kaybetmiştir. Şapka işinden elde ettiği kazanç ile Trout Bar’ı satın almıştır. Burası çok çekici bir yer değildir. Ancak kısa zamanda burasının müdavimleri artmıştı. İşler yolunda gitmekteydi. Rose bir reklam firmasının iş fırsatını değerlendirdi ve 2 yıllık sözleşme ile işe alındı. Barı satmak yerine kiralamayı tercih etti. Rose yeni çalıştığı yerde diğer çalışma arkadaşlarına göre daha yaşlıydı. 2 yıllık sözleşmesi olduğu halde her an işten çıkarılma durumu içinde çalışıyordu. Yaptığı işin sonucunda ise üstlerinden bir övgü almıyordu. Yani yaptığı işin doğru mu yanlış mı olduğunu bile bilmiyordu. Çalıştığı ortamda herkes birbirinin açığını yakalamaya çalışıyordu. Bu arada barı kiralayan kadın da barda yeni bir dekorasyon yapmış, daha yararlı yiyecekler sunmuş, buna rağmen barın eski müşterisi ve eski doluluğu kalmamıştır. Rose dayanamayıp 1 sene sonra şirketten ayrıldı ve barı geri aldı. Dekorları eski hale getirdi ve işler eski seviyeye döndü.
Rose eski deneyimlerine güvenerek işe girmişti. Ancak deneyimi çok olanın değeri düşük olur. Ayrıca Rose’un yaşı diğerlerine göre ileri olduğu için risk alma eğilimi düşüktür. Çünkü ani değişimlere hazırlıklı değildir ve geçmişten bugüne çok şey değiştiğinden ötürü geri kalmıştır. Bu da demek oluyor ki tecrübeleri de artık değişen iş ortamında işlemeyecektir. Eksik bilginin sonucu olarak Rose endişe duymaktadır ve reklam sektöründeki değişim o kadar hızlı olmaktadır ki, Rose bu değişimi yakalamak için, sıfırdan başlamak için çok yaşlıdır. Teknolojilerin kavranması sonuçta uzun bir zaman alabilir. Aksi taktirde organizasyona seyirci olarak kalır. İşletme açısından bakarsak; tecrübeli, yaşlı çalışanlar gençlere göre daha çok üstlerini eleştirir ve sorgularlar. Bu yüzden yöneticiler genç olanları tercih ederler. Hem daha düşük ücret öderler hem de sözlerini sorgusuz onlara dinletirler. Burada yöneticilerin çalışanlarla aralarındaki diyaloga değinmek istiyorum. Yöneticiler de esnek olmalıdır. Çalışanların üzerinde değil, onların yanında olmalıdır. Verimlilik artışı için organizasyonu bir antrenör gibi yönetmelidir (otoritersiz iktidar). Yani ‘her şeyi ben bilirim’ şeklinde değil, esnek bir takım çalışmasıyla, çalışanların birbirlerini denetlemesini sağlayarak, hem takım çalışmasını öğretmeli, hem de buna bağlı olarak hataları azaltmalıdır. Aksi takdirde yönetici ‘ben’ merkezli davranırsa riski tek başına üstlenir ve bir süre sonra da işten ayrılmaya mahkumdur.
Sonuç olarak iş çevresinin, teknolojik gelişmelere kolay ayak uydurması (esnek üretim), hiyerarşi ve bürokrasinin en aza indirilmesi (esnek yönetim), çalışma zamanlarının da gelişmelere ve değişmelere paralel olarak düzenlenmesi (esnek-zaman), takım çalışmasının öğrenilmesi ve uygulanması, riskleri minimize etmesi; doğru saptaması, dağıtması ve onlarla başa çıkması ile gelişen kapitalizme ayak uyduracağı ve gelişen piyasada başarılı olması mümkündür. Aksi taktirde başarısız olması kitabın yedinci bölümündeki IBM örneğinde olduğu gibi başarısızlığa mahkum olur. Çalışanlar açısından bakıldığında ise güvensizlik duygusu, duygu sürüklenmesi, karakter bozulması kaçınılmazdır.

1 yorum:

Uğur Ayar dedi ki...

Allah razı olsun