28 Eylül 2008 Pazar

Başkanlık Sistemi Hakkında

Ömür Emre Şahin
oemre24@gmail.com

BAŞK@NLIK SİSTEMİ

"Yedi hayır, bir evet, evetler kazandı"
Abraham Lincoln

Çözümler ihtiyaçlardan doğar; ihtiyaçlar bir sorunun varlığında belirir ve sorun çözüldüğü takdirde biter. Ancak sorunu çözmede tek, mutlak bir yol yoktur. Hangi yoldan, hangi sonuca gidildiği önemlidir. Sonucun, çözüm olabileceği gibi kördüğüm olma riski de vardır. Önce sorun saptanmalı ve iyileştirerek veya değiştirerek sorun bitirilmeye çalışılmalıdır; çözüm kat’iyen belirlenmeli ve bu çözüme giden riskli yol, ihtiyaçlar ve varılacak hedefler doğrultusunda, Türk milletinin müspet geleceği yolunda çizilmelidir. Sonra hükümetimizin ışığında halk olarak, topyekün harekete geçilmelidir; inançla ve benimseyerek çözüm yolunda ilerlenmelidir. Eğer bu çözümün yolu Başkanlık Sistemi’nden de geçiyorsa...

Başkanlık Sistemi nedir? Bu sistemi tanıtmadan önce içinde bulunduğumuz parlementer sistemin özelliklerine değineceğiz. Öncelikle temel kavramları kısaca anlatarak başlayalım.

EGEMENLİK VE DEMOKRASİ
Şüphesiz ki; egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanınkoyduğu esaslara göre yetkili organların eliyle kullanır ve egemenliğin kullanılması hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.(TC Anayasası, 6. madde, Egemenlik, son cümlesi hariç). Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığı ile kullandığı devlet biçimine Cumhuriyet adı verilmektedir. Egemenlik bir ülkede, Yasama, Yürütme, Yargı kuvvetleri uygulanarak kurulur. Burada Yargı kesinlikle bağımsızdır ve böyle olmalıdır. Hükümet biçimini belirleyen olgu yasama ve yürütmenin örgütlenme farkından kaynaklanır. Örneğin; Meclis Hükümeti sisteminde yasama ve yürütme kuvvetleri arasında hem kuvvet hem de görev birliği vardır. Şu anda uygulamada olan Parlementer sistemde yumuşak kuvvetler ayrılığı mevcuttur. Yani yasama ve yürütme görev bakımından ayrılar ancak birbirlerine karşı sorumludurlar. Birbirlerini çeşitli araçlarla denetler ve feshedebilirler. Başkanlık sisteminde ise sert kuvvetler ayrılığı vardır. Yani yasama ve yürütmenin hem görevleri ayrıdır hem de sorumlulukları bireysel ve bir de kendilerini seçen halkadır. Birbirlerini feshedemezler.

Cumhuriyet demokratik bir rejimdir. Demokrasi halkın, devlet organları aracılığı ile yönetimidir. Demokratikleşme ise bir kültürel dönüşümden çok devlet kurumlarını etkin olarak çalışma yönünde tesis etme meselesidir. Bir hükümet sisteminde demokratik etkinliğin en güçlü göstergeleri;
• Halkın, mümkün olan en geniş kesiminin temsili
• Seçilen yöneticilerin bulundukları hizmet ve görevlerde hesap verebilirlikleridir.

Bu iki göstergenin şeffaf ve maksimum bir biçimde gerçekleşmesi durumunda, demokrasinin işlerliğinin olduğunu söyleyebiliriz. Bu maddelerin aksadığı yerler demokrasinin etkinlik derecesinin azaldığı yerlerdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak demokrasinin en iyi biçimde işlemesi için çaba sarfetmekteyiz ve işlerlik derecesini arttırmak için yöntemler aramaktayız. Bu bağlamda, bugün içinde bulunduğumuz Parlementer Sistem ile dünyada örnekleri bulunan Başkanlık Sistemi’ni yasama ve yürütme organlarının işlemesi bakımından, demokrasiye ne kadar hizmet ettiğini ve edebileceğini, avantaj ve dezavantajları ile irdeleyeceğiz.

PARLEMENTER SİSTEMİN İŞLEYİŞ HARİTASI
• Yargı bağımsızdır
• Yasama ve yürütme organları birbirine üstün olmasa da içiçe örgütlenmiştir ve karşılıklı birbirlerini etkiler.
• Yasama ve yürütme dengededir, birbirine üstünlükleri yoktur, ancak birbirlerine sorumludurlar; birbirlerini düşürebilme araçları vardır.
• Egemenlik TBMM tekelinde değildir. 1961’den beri Türk Milleti egemenliği yetkili organlar eli ile kullanır.
• Bakanlar ve Cumhurbaşkanı olmak üzere iki başlı yürütme sistemidir.
• Bakanların hem bireysel hem de kollektif sorumlulukları vardır. Başbakan düşerse hükümet de düşer(kollektif sorumluluk)
• Halk sadece yasama organını seçer
• Yasama organı meclis içinden ya da dışından Cumhurbaşkanı’nı seçer
• Cumhurbaşkanı mutlaka meclis içinden birini Başbakan olarak tayin eder. Güvenoyuna kadar Başbakanı bir daha görevden alamaz. En çok oy alanı ataması şart değildir. Bu bir anayasa teamülüdür.
• Başbakan meclis içinden veya dışından Bakanlar Kurulu listesi (kabine) hazırlar. Mecliste yeterli güvenoyu alabilmesi için güçlü parti grupları ile işbirliği yapılarak kabine koalisyon olarak hazırlanabilir. Cumhurbaşkanı onayı ile Bakanlar Kurulu kurulmuş olur ve hükümet göreve başlar.
• Göreve başlayan hükümet meclisin doğrudan denetim aracı olan güvenoyuna tabi olur. Basit çoğunlukla güvenoyu alırsa görevine devam eder. Aksi takdirde hükümet düşer. Ancak kurucu bir özelliğe sahip değildir.
• Hükümet güvenoyu alamz ise Cumhurbaşkanı, Başbakan’ı değiştirebilir.
• Parlementer Sistem’de Cumhurbaşkanı’nı kesinlikle halk seçemez, sorumlu ya da sorumsuz olması önemli değildir.
• Kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve Milletvekilleri yetkilidir. Meclisce kabul edilen kanunları Cumhurbaşkanı 15 gün içerisinde yayımlar. Eğer Cumhurbaşkanı yayımlanmasını tamamen ya da kısmen uygun bulmadığı kanunları tekrar gorusulmek uzere Meclise geri yollar. Eğer aynı şekliyle Cumhurbaşkanı’na gelirse bu sefer yayınlamak zorundadır. Eğer değişip gelirse yine Meclis’e geri gönderebilir.

BAŞKANLIK SİSTEMİNİN İŞLEYİŞ HARİTASI
• Yargı bağımsızdır.
• Başkanlık rejiminde Başbakan ya da Cumhurbaşkanı makamı yerine başkanlık makamı bulunuyor. Yani yürütme tek başlı olup, Yürütmenin başı Devlet Başkanı’dır. Başkan(ve bazen yardımcısını da) meclis tarafından seçilmeyip doğrudan halk tarafından seçiliyor. Meclis de (Kongre) halk tarafından seçiliyor ve başkanlık sisteminin en önemli özelliği olarak meclis ve başkanın birbirlerine karşı üstünlükleri bulunmamaktadır.
• Başkan yardımcıları sadece danışman niteliğindedir. Abraham Lincoln’un, yardımcıları ile yaptığı toplantıda "Yedi hayır, bir evet, evetler kazandı" sözü Başkan’ın ne denli güçlü olduğunu göstermektedir.
• Başkanlık sisteminde bakanları başkan atıyor ya da görevden alıyor. Üstelik başkanın bakanları(sekreterleri) meclis içinden seçme zorunluluğu da yok.
• Başkanlık sisteminde meclis yasaları hazırlanması ve bütçenin oluşturulması konusunda yetkiliyken başkan tüm politikayı ve uygulamayı belirleme yetkisine sahip. Ancak Başkan yönetime karışmasına izin vermediği meclisin denetimi altında çalışıyor.
• Başkanlık rejiminde birbirine karışamayan ama denetleyen başkan ile meclis arasındaki hakemliği yüksek yargı, yani Anayasa Mahkemesi yapıyor. Yani başkanlık sisteminde başkan ile meclis birbirinden bağımsızken Anayasa Mahkemesi her ikisinden bağımsız olarak hakemlik görevi yürütüyor. Yasama ve yürütme birbirini feshedemez. Bu nedenle başkanlık sistemine kesin kuvvetler ayrılığı deniyor. Bunların yanında yürütme organında yeralan bakan yasama organında da aynı zamanda bulunamaz. Bu durum katı kuvvetler ayrımının bir gereğidir.
• Güvenoylaması diye bir “meclisin Başkanı denetleme aracı” yoktur.
• Başkan, başarılı da olsa başarısız da olsa sadece bir dönem seçilebilmektedir ve Başkan suç işlemediği sürece Senato “Başkanı” deviremez. (ABD Eski Başkanı Nixon bu şekilde azledilmişti).
• Başkan Senato’ya yasa teklifinde bulunamaz. Ama Başkan’ın bir partisi var ve gerekirse partisinin milletvekilleri yasayı Meclis’e sunabilir.
• Başkan bürokratik kademelere yapılan atamalarda ve Yüksek Mahkeme Yargıçlarının atamasında kendi takdirini kullanır; ancak bu atamalara Senato’nun da onay vermesi gerekmektedir. Aksi takdirde atamalar gecerlik kazanmaz.
• Bütçenin kabulu, federal hazinenin(ABD’de) çıkış ve girişlerini düzenleyen mali yasaların yapılması tamamiyle kongreye aittir. Kongre başkana hedef ve politikalarını gerçekleştirmesi için gereken mali olanakları sağlamayarak engel olabilir.
• ABD'de başkanlık sisteminin en önemli temellerinden birisi de Kongredir. Kongre, 438 temsilciyi içeren Temsilciler Meclisi ve 100 Senatörü içeren Senato'dan oluşur. Kongre yasama görevini üstlenir. Yani yasama gücü çift başlıdır, Yasa yapma gücü, anayasaya aykırı olmamak şartı ile, daima iki meclisin anlaşması ile uygulama bulabilmektedir.
• Başkan’ın Kongre tarafından kabul edilen yasaları iki şekilde veto etme yetkisi vardır: birincisi Açık vetodur, Kongre'ye kabul ettiği yasayı geri göndererek hem Senato'da, hem de Temsilciler meclisi'nde ayrı ayrı 2/3 çoğunlukla kabul edilmesini isteyebilir. İkincisi ise; "packet veto" olarak adlandırılan 10 günlük inceleme hakkını kongrenin tatile girme döneminde kullanarak, imzalamadığı yasayı bir dahaki dönemde tekrar görüşülmek zorunda bırakmasıdır.
• Başkan anayasaya göre silahlı kuvvetlerin başkomutanıdır. Silahlı kuvvetlerin nasıl nerede nezaman hangi biçimde kullanılacağına karar verir. En küçük rütbeli subaydan en yüksek rütbelisine kadar hepsini başkan atayabilir.

BAŞKANLIK SİSTEMİNİN DEZAVANTAJLARI
• Başkanlık rejiminde halk tarafından seçilen başkan ve meclis birbirini görevden alamaz. Başkan başarısız olsa bile süresi doluncaya kadar görevde kalır. Başarılı olanlar da dönem sonunda görevden ayrılmak durumunda kalırlar.
• Başkanlık rejimlerinde başkanın seçimi çoğunlukçu formüle göre yapılmaktadır. Çoğunlukçuluk, iktidar yoğunlaşmasına yol açmakta ve kutuplaşmayı arttırmaktadır.
• Halk tarafından seçilen başkan ve meclis, farklı partilerden olabilirler. Bu durumda iki taraf da meşru olanın kendisi olduğu iddiasıyla önemli sorunlar ortaya çıkarabilir.(meşruiyet sorunu)
• Başkanlar çoğu zaman, Yüksek Mahkeme hakimlerinin atamalarını yaparken kendi görüşlerini destekleyecek kişileri seçmektedirler. Bu durumda yargıçlar kendilerini başkana yakın gorerek, onu destekler nitelikte kararlar alabilir; yargı bağımsızlığı örselenebilir.
• Başkanlık sisteminin daha çok iki partili sistemlerde yaşadığı, çok partili sistemlerde siyasal istikrarsızlığa yol açarak, yürütme ve yasama arasında çatışma yarattığı öngörülmektedir.
• Siyasal iktidarın tek elde toplanması demokratik geleneklerin olmadığı ülkelerde tek adamlık, diktatörlük sonuçları doğurabilir. Ancak Parlementer Sistem’le karşılaştırıldığında; Parlementer Sistemde tek parti hükümetinin olduğu bir ortamda, hem yasama hem yürütme gücü aynı siyasi partinin elinde toplanmaktadır. Bu durumda diktatörlük sonucu Parlementer Sisteminde de mevcuttur ve tek parti hükümetinde diktatör yaratması Başkanlık Sistemine göre daha muhtemeldir.
• Kazanan her şeyi kazanır kaybeden her şeyi kaybeder ilkesi nedeniyle seçildikten sonra asla müdahale edilmez durumunda olan bir kişi ülkede muhalefeti birçok konuda uzlaşmazlığa ve yasadışı yollara itebilir.
• Yürütmenin mutlak hakimiyeti oluşabilir ve demokratik teamüllere sahip olmayan bir ülkede başkanın partisinin çoğunluğundan oluşan yasama, yürütmeye tabi olarak hareket edebilir. Ancak bu ihtimal Parlementarizmde de mevcuttur ve bu koşul altında iktidar yetkilerini iyiye kullanabileceği gibi ülkeyi yanlış yollara da sürükleyebilir. Ancak akıllı bir Başkanın olması durumunda yasama ve yürütme arasında işlerin çabucak halledilmesine ve sonuca daha hızlı gidilmesine yol açar. Tersi durumda ise; yasa çıkaramayan, özellikle bütçesini oluşturamayan ve vaatlerini yerine getiremeyen bir sistem içinde başkan başarısızlığa sürüklenecektir. Ve parlementer Sistemde de mevcut olan bir risktir aynı zamanda.

BAŞKANLIK SİSTEMİNİN AVANTAJLARI
• Seçmenler için daha fazla seçme olanağı sağlar. Devlet Başkanını ve Parlementoyu ayrı ayrı seçer.
• Seçmenler olası hükümet seçeneklerini önceden görerek oy verir ve seçilmişlere hesap sorma araçları daha fazladır. Parlementer Sistemde koalisyon hükümetleri hesap verme konusunda başarıları kendi partilerine, başarısızlıkları ise başkalarının üstüne atmışlardır. Başkanlık Sisteminde ise Başkan tek başına sorumludur ve son kararı da hesabı da kendi verir.
• Başkanlık rejiminde yasama meclisi üyeleri, hükümetin varlığının devamı kaygısı olmaksızın yasalar üzerinde bağımsız karar verebilirler.
• Başkanlık rejiminin katılığı yürütmenin istikrarına, bu da rejimin istikrarına katkıda bulunabilir.
• Katı Güçler ayrılığı ve sınırlı iktidar bireysel özgürlüklerin garantisidir.
• Parti disiplininin olduğu ülkelerde başkanlık sistemi çalışmaz: Kıta Avrupası ve Türkiye gibi ülkelerden farklı olarak, ABD'nde Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler, disiplinli bir yapıda değildirler. Hatta bir anlamda "no party system" ABD siyasi sisteminin belirleyici özelliğidir. Kıta Avrupası'ndaki tüm parti sistemlerinden farklı olarak, ABD partileri arasında ideolojik ayrılık yoktur, tek bir liberal partinin içindeki eğilimler olarak nitelendirilebilir. Bu ülkede partili parlamenter parti grup kararları ile bağlı olmadıkları için, Başkanlar ve kongre çoğunluğu farklı partilerden olsalar da yasama-yürütme arasında işbirliği sağlanabiliyor. Bu da iki güç arasında denge kurulmasını kolaylaştırmaktadır. Onun içindir ki, disiplinli partilere dayalı bir siyasi hayatta, ABD tipi Başkanlık rejiminin uygulanması daima askeri darbelere yol açmıştır. Ancak parti disiplininin olduğu ülkelerde yargı organlarına bazı durumlarda meclisi fesh etme gibi yetkiler verilerek yasama organında kilitlenmenin olmayabileceği savunulmaktadır.

BAŞKANLIK SİSTEMİ VE TÜRKİYE AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tarihsel geçmişine baktığımız zaman Başkanlık Sistemine olası bir geçişte zorlanmayacağı kanaatindeyim. Osmanlı Devleti döneminde padişahlar; Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk ve İsmet inönü dönemleri, kararlar tek bir kişi tarafından alınıp, meclisce onaylanmasından ötürü Başkanlık Sistemi benzeri dönemlerdir. Ancak Osmanlı Devletinin son zamanlarına bakarsak, yıkılmanın temel sebeplerinden biri, padişahların yeteneksizliği ve yerinde kararlar alamamasıdır. Şu yargıya varabiliriz ki; olası bir Başkanlık Hükümetinde yeteneksiz başkanlar ülkeyi bitişe doğru hızla götürebilir; ancak Atatürk ve ekibi gibi yatanakli bireylerin başkanlığında da bataktan kurtarıp en üst seviyeye de getirebilir.
Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri tarihinde 3 askeri darbe yaşamıştır. Başkanlık Sisteminin bir “diktatör” yaratarak en nihayetinde asker darbelere yolaçabileceği öngörülmektedir. Ancak zaten parlementer sistemimiz içinde ciddi tıkanmalar olmuştur ve hala vardır. Askeri darbeler bu tıkanmaların sonucunda olmuştur ve bu risk tıkanmaların olduğu yerde herzaman vardır. Türkiye’de seçimi çok partinin kazanması durumunda koalisyon hükümetleri kurulmakta ve yasama ve yürütmede karar alamama ve akabinde istikrarsızlıklara, başarısızlıklara yol açılmaktadır ve bu başarısızlıklar tarihimizde çok fazladır. Bu başarısızlıkların hesap verilebilirlik derecesi de düşüktür; herkes birbirini suçlamayabilmektedir. Bunun sonucu olarak da halkın hükümete güveni kalmamıştır. Bu durumda ya güven veren bir hükümetin ya da güven veren bir “Başkan’ın” iktidara muktedir olması lazım. Aksi takdirde temsil olunan halkın yönetime güvensizliği artacak ve iç isyanlara sebep olabilecektir. Ancak bu “koalisyon kötüdür” anlamına gelmemelidir. Geçmişte DSP-ANAP-MHP hükümetinde salt AB süreci dikkate alındığında, koalisyonun oldukça uyumlu bir çalışmayla idam cezasını dahi kaldırabildiğini gördük. Başkanlık Sisteminde de, parlamento çoğunluğunun karşı partiden olduğu durumda da, başkanın eli kolu kitlenir ve istikrarsız yönetim baş gösterir ve bunun çözümü de başkanlık sistemi içinde yoktur.
Türkiye’deki siyasi parti başkan adayları partinin başına başkan olabilmek için herşeyi yapmaktadır ki; böyle bir kişinin ülke yönetimine aday olması ve devlet başkanı olabilmek için herşeyi yapmak anlamına geliyor. Tabi bu herşeyin ne olduğu çok önemlidir ve olası bir Başkanlık Sistemi seçiminde ülke geleceği için büyük bir risktir.
Başkanlık sistemi özellikle icrayı güçlü kılar ve icraattan sorumlu olanı net bir biçimde ortaya koyar. Kriz dönemlerinde, acil durumlarda hızlı ve etkin bir müdahale, güçlü bir icra ile sağlanabilir. Böyle bir kriz anında koalisyon hükümetlerinin başarısızlıkları ülkemiz tarihinde yerini almıştır.
Başkanlık Sistemi bir sihirli değnek değildir ve tek başına da değerlendirmek yanlıştır. Günümüzdeki sistemden farkı yasama ve yürütme arasındaki ilişkidir. Ve bu ilişkide katı bir ayırım vardır. Ülkemize baktığımız zaman parlementer sistemin çökmek üzere olduğunu görmekteyiz. Seçmenlerin hala hatır ve geçici maddi olanak saglayabilmek, şahsi menfaatler, ayrıcalıklar sağlayabilmek için, hatta fakirlikten dolayı 1 koli makarna uğruna siyasi partilere oy vermekte olduklarını görebiliriz. Burada hatayı sisteme ve seçmenlere bulmanın yanlış olacağı kanaatindeyim. Hata, fikir ve planladıkları icraatlarla, kendilerini bile ikna edemeyen ve sonuçta seçmen, iktidar ve ülke açısından başarısız sonuçlara götüren yönetime rahatlıkla çıkarılabilir. Hatta suç başkalarına atılarak, yasama yürütme ilişkileri(yönetim sistemi) eleştirilebilir. Bu ilişki revizyon edilebilecekken, başka bir sisteme geçmek belli bir kesime ilk olma hevesine hizmet olabilir. Çünkü parlementer ve başkanlık sistemlerinin arasında yarı-başkanlık sistemi ve başarılı uygulamaları vardır. Ayrıca bu sistemlerin gerekli yönleri alınarak, sorunlara yönelik çözüm odaklı olarak yasama-yürütme ilişkileri selektif olarak düzenlenebilir. Yargının bağımsızlığı korunabilir ve bağımsız değilse bağımsız hale getirilir. Sistem düzenlenebilir; sistemin düzenlenmesi sonucu salt bir Baskanlık Sistemini gerektirmeyebilir. Yani mevcut sorunlara yönelik bir model kurulması mevcut bir sisteme göre hareket edilmesinden daha anlamlıdır ve fizibildir.

SONUÇ YERİNE;
Bir partiyi tek başına iktidar yapan şey, halkı yapacağı müspet işlerle ikna etmesi ve halkla olan ortak diyaloğudur. Yani parti halka umut veriyorsa, iyi alternetifler sunuyorsa seçim sistemi ne olursa olsun parti tek başına iktidar olabilir. Ülkenin yönetimi açısından bir hükümet sistemi önerisi tek başına hiçbirşeydir. Başka bir deyişle, hükümet sisteminden mucizeler beklenemez. Çözümü halk belirler; halkın çözümü üretmesini ise parti veya kişilerin, halkı kendisine inandırma derecesi belirler. Bu çözüm halkın temsili “iktidar”dır. Hükümet sistemleri sadece halkın seçtiği kişiler arasındaki güç kullanım ilişkileri belirler. Bu gücü kullanma yetkisi seçilenlerin elindedir. Esas olan şey: iktidarın, halkı temsil eden, kendi kişisel fikir,beceri ve özverisi dahilinde yönetim gücünü kullanmayı öğrenmesi, öğrendikten sonra iki kere ölçüp bir kere kesmesidir. Hepsinin temelinde fikir,beceri ve özveri sonucunda ise ulusal ve uluslararası başarılar vardır. Kullanılan sistem kadar zihinlerdeki fikirler de, gidilmek istenen yer de önemlidir. Hedefe giderken yol iyi çizilmeli ve uygun model esneklikle, ustalıkla kurulmalıdır. Tabiki hedefe giderken, gidilen yol da önemlidir; binilen araç her neyse...

Hiç yorum yok: